Öğrenme hayatımızın en önemli, en ciddi işi…
Doğduğumuz andan itibaren öğreniyoruz. Konuşamadığımız zamanlarda ağlayarak karşımızdakine acıktığımızı ifade edebileceğimizi, istemediğimiz bir yemeği yemek üzereyken kafamızı çevirdiğimiz ve bunda ısrarcı olduğumuz zaman o yemeği yedirmek isteyen annemizin pes edeceğini…
Ciddi iştir “öğrenmek” ve her an gerçekleşebilir. Bazen yapılandırılmış ortamlarda, bazen kendiliğinden ve bazen de ihtiyaçtan. Hayatımızın her anı bunun için fırsatlarla doludur. Bu fırsatları nasıl değerlendireceğimiz ise, bir yolculuk olan öğrenmede, bizlere kimlerin eşlik ettiği ve yol boyunca uğradığımız duraklarla ilişkilidir.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, hayatımızın erken çocukluk ve çocukluk dönemini kapsayan 0-12 yaş aralığında aldığımız eğitim, ilerideki hayatımız için önemli bir alt yapı oluşturuyor. Aile ve aile çevresiyle başlayan öğrenme, okullar ve çeşitli eğitim kurumlarıyla devam ediyor.
Öğretmenlik hayatım boyunca gözlemlerim bana çocukların doğal öğrenenler olduğunu ve onlara öğretmek için seçtiğimiz yöntemlerin, bu doğallığın devamı ve gelişmesi için belirleyici bir faktör olduğunu gösterdi. Bir belletmenden çok, kolaylaştırıcı rolü üstlenen öğretmenlerin, öğrencileriyle birlikte öğrenmeye devam ettikleri zaman sınıflarında harikalar yaratacaklarına inanıyorum.
Gelin birlikte düşünelim. Nedir “öğrenmek”? Sözlük anlamına baktığımız zaman karşımıza çıkan tanımlarda, “tecrübe ederek, çalışarak, öğretilerek bilgi edinmek bellemek ve beceri kazanmak” gibi tanımlar çıkıyor. Hayatımızın tamamının “öğrenmek” üzerine kurgulandığını düşünürsek, biz öğretmenler bu çok önemli “öğrenmek işinin” gerçekleşmesi için neler yapıyoruz okullarımızda, sınıflarımızda? Öğrenmenin gerçekleşmesi için nasıl bir hazırlığımız var?
Eğitim bilimciler Vygotsky, Dewey, Piaget’e göre “Öğrenme” aktif bir süreçtir. Bu süreç boyunca öğrenenler, ortamları ve materyalleri deneyimler, sosyal ilişkiler içinde bulunur ve ön bilgilerini kullanarak yeni anlamalar inşa ederler. Böylesine aktif bir süreç olan öğrenme yolculuğunda biz öğretmenler, öğrencilerimiz için öğrenmeyi etkili, ilgi çekici ve gerçek hayatla bağlantılı hale getirmeliyiz.
Gerçek hayat bağlantıları öğrenmeyi anlamlı kılar. Ve gerçek öğrenme, tüm öğrenenler için edinilen bilgi ve becerinin hayatımızda ve çevremizde olumlu değişimler yaratmasıdır.
Bu değişim için birlikte düşünmeli, öğrencilerimizi tanımalı ve öğrenmenin önündeki engelleri kaldırmak için plan yapmalıyız.
Öğrencilerimizin kendi öğrenmelerinin “Öznesi” olmaları için neler yapmalıyız gelin birlikte düşünelim. Düşünürken kendimize bazı sorular soralım ve yanıtlarımızı gözden geçirmek için notlar alalım.
Öğrencilerimizi ne kadar tanıyoruz ? Neleri severler ? Nelerden korkarlar? Kaygıları nelerdir?
Öğrencilerimizi ne kadar görüyoruz ? Onları fark ediyor muyuz ? İşaretleri okuyabiliyor muyuz?
Öğrencilerimizi duyuyor muyuz? Onlara kulak veriyor muyuz? Sınıfımızda söz hakları var mı? Nasıl-Ne zaman?
Öğrencilerimize seçme hakkı veriyor muyuz ? Okulda ve sınıfta tercihlerini kullanabiliyorlar mı? Nasıl-Ne zaman?
Öğrencilerimize, kendilerini bulundukları sürece ve ortama ait hissetmeleri için ne gibi fırsatlar yaratıyoruz ? Nasıl-Ne zaman?
Öğrenme ortamlarını nasıl kullanıyoruz ?
N.Çiğdem DURUKAN